Hâkkâk “Hüsnî” ve hâkkâk “Mıgırdiç
Benderyan” usta imzalı, Hicri (12)87
(M. 1870) tarihli, ametist taşından
kesme ve kazıma tekniği ile yapılmış
eser, üç yüzlü olup, altın örgü zinciri
takribi 1,00 ka...rat elmas kakmalı
bileziklidir. Mührün bir yüzüne Osmanlı Türkçesi
ile "Agob Köçeyan", ikinci yüzüne
Ermenice "Hagop Köçeyan", üçüncü
yüzüne Latin harfleri ile "Agop
Keutcheoglou" ismi hakkedilmiştir.
Her üç dildeki isimlerin, üstad
hâkkâklara yazdırıldığı harflerin ve
harf istiflerinin mükemmelliğinden
anlaşılmaktadır. 19. yüzyıl Osmanlı mühürcülük
sanatının sanat değeri yüksek bir
örneği ve dönemin iki büyük hâkkak
ustasının imzalarını taşımasının yanı
sıra Sultan Abdülaziz’in (1861-1876)
dostu da olan Köçeyan’a ait olması
açısından da oldukça nadir bulunur,
koleksiyonluk bir eserdir. Mühür: 3 x 2,5 cm. Köstek uzunluğu: 15,5 cm. Toplam ağırlık: 18 gr. * Özel Koleksiyon. * Referans; Garo Kürkman’ın
baskıya hazırlanan “Tarihe Vurulan
Damgalar... Anadolu Mühür
ve Hakkakları” kitabında yer
almaktadır. Agop Köçeyan (Köçeoğlu, 182 0 -1893) Osmanlı döneminde sarraflığın ve bankacılığın öncülüğünü
yapan Ermeni ailelerin önde gelenlerinden birine mensuptur.
Köçeoğlu Agop önce Darphane’de göreve başlamıştır. 1869’da Şirket-i Umumiye-i
Maliye-i Osmaniye’nin yönetim kurulu üyeliğine seçilmiştir. Credit General Ottomane
Bankası’nın kurucuları arasına girmiştir. 1870’te, Tanzimat’ın ünlü üç paşasından
ikincisi olan Âli Paşa’nın sadrazamlığı sırasında sarrafı olmuştur. 1875 - 1881
arasındaki Osmanlı Devleti’nin mali krizden çıkması için çıkartılan bütün devlet tahvillerini
satın almış, bundan dolayı da büyük zarara uğramıştır. 1887’de Sultan II.
Abdülhamid (1842 – 1918) tarafından Varna’ya gönderilmiş fakat beş ay sonra geri
dönmüştür. Sarraflığı ve bankerliği sayesinde büyük servet edinmiştir.
Köçeyan Ailesi, İstanbul’un birçok yerinde özel mülk ya da kamuya tahsis edilmiş
tesis yaptırmıştır. Agop Köçeoğlu’da bu geleneği devam ettirmiş, bugün Kadıköy’de
Bahariye Caddesi üzerinde tek duvarlık yıkıntısı kalmış olan hamamı, Bebek’teki
ünlü yalısını ve Cadde-i Kebir (İstiklal Caddesi) üzerindeki Kışlık Konağı (Atlas Sineması)
yaptırmıştır. Agop Köçeoğlu bu yapılarda saray mensuplarını ağırladığı için, bu
yalı ve konaklar saray haşmetine yakın zenginlikte inşa ve tezyin edilmiştir.
Köçeoğlu’nun devrin padişahı Sultan Abdülaziz’e olan yakınlığı ve sultanın olası
ziyaretleri nedeniyle Beyoğlu’ndaki kışlık konağın yapımına olduğu kadar süslemelerine
de büyük özen gösterildiği bilinmektedir. Konağın ikinci katının tavanları,
1870’lerde İstanbul’a gelen Fransız ressam Hippolyte Dominique Berteaux’nun
eseri olan essiz fresklerle süslüdür. 1870 yangını sonrasında inşa edilen bu konak,
Paolo Girardelli’ye göre Roma’daki, dünyaca ünlü Palazzo Farnesse’yi örnek alarak
neoklasik tarzda tasarlanmıştır.
Köçeoğlu’nun Çamlıca’daki -bahçesinde yirmi beş bahçıvanın çalıştığı- köşkü de
dillere destan olup, hemen yanında Abraham Salomon Camondo’nun meşhur köşkü
bulunmaktaydı. Köçeoğlu 1893 yılında vefat etmiştir. Hâkkâk Benderyan (Mıgırdiç Benderyan) (1822-1893) 1822 yılında İstanbul’un Beşiktaş semtinde doğmuş ve aynı yöredeki okula gitmiştir.
Mimar Garabet Balyan’ın dikkatine çekmiş ve ona yardım etmiştir. Okulu bittikten
sonra Ser barutçu Arakel Bey Dadyan evlatlık olarak yanına almış, Azatlı’daki baruthanede
çalışmalarını çok beğenmiş ve 1856 yılında Paris’e götürmüştür. Kıymetli
taşlar üzerindeki kakmayı oradaki bir ustadan öğrenmiş, üç sene sonunda ustası yanından
ayrılmasını istemezse de 1859 yılında İstanbul’a dönmüştür. Çuhacı Han’da
bir oda kiralamış ve çalışmaya başlamıştır. 1835 – 1901 yılları arasında İstanbul’da
yaşamıştır. Kitapçı Markar’ın kızı ile evlenmiş ve bir oğlu olmuştur.
Mısır Hıdivi kendisini davet etmiş, saray ve çevresine çeşitli eserler hazırlatmıştır.
Benderyan, Sultan Abdülmecid, Abdülaziz ve Abdülhamid zamanında yetişmiş en
önemli hakkâklardandır. Fevkalade bir sanatkâr olan Benderyan’ın zümrüt, necef
ve akik üzerine kazıdığı işler çok kıymetlidir. Sultan II. Abdülhamid’in baş harflerini
Osmanlıca ve Latin harflerle kazımıştır. Kazasker hattı üzerine “Nasrun minallah ve
fethün karib” yazılı bir zümrüt mührü 600 liraya satılmıştır, bu mühürde zümrütün
kıymeti ancak 200 lira idi.
Osmanlı saltanatının son dönemlerinde Nafia nazarlığında bulunmuş olan Mısırlı
Abbas Hilmi Paşa Benderyan’ın eserlerini toplamıştır. Üstadın yaptığı mühürler
içinde en şaheseri üç kıratlık bir pırlanta üzerine yazdığı Sultan II. Abdülhamid’in
“el-Gazi” mahlaslı tuğrasıdır. Ayrıca Sadrazam Fuad paşa’ya yazdığı bir mühür de
görülmüştür. Benderyan yazdığı mühürlerin altına isminin baş harfi “M”yi Ermenice
olarak atmıştır. (Ref: Garo Kürkman’ın baskıya hazırlanan “Tarihe Vurulan Damgalar...
Anadolu Mühür ve Hakkakları” kitabı, sayfa 229, 259) Hâkkâk Hüsnî Usta Topkapı Sarayı Müzesi, Mühürler
Seksiyonu Rehberi’ne göre 18. yüzyıl
ortası ile 20. yüzyıl başı arasında yaşayan
Hüsnî isimli üç hâkkâk vardır. Bunlardan
bazıları, Hicri 1245-1277-1287
(M. 1829/30, 1860/61 ve 1870/71) tarihli
mühürleri Millet Kütüphanesi, Ali
Emiri, AEMTF-65/2465, Hicri 1308 (M.
1890/91) tarihli üç köşeli yıldız taşından
mührü ve Hicri 1326 (M. 1908/09) tarihli
pirinç mührü özel koleksiyonlarda
bulunmaktadır. (Ref: Garo Kürkman’ın
baskıya hazırlanan “Tarihe Vurulan
Damgalar... Anadolu Mühür ve Hakkakları”
kitabı, sayfa 231)Devamını Oku